'Bir karakterin keşkesinin olması beni hep cezbetmiştir'
"Bir karakterin keşkesinin olması beni hep cezbetmiştir" diyen Birce Akalay merakla beklenen Babil'de karşımıza eski aşkını unutamamış ve dünyaya öfkeli İlay olarak çıkacak.
Babil” yanıtlaması zor sorular soruyor. “Bir insanı tanımak için parayı neden istediğini sorun” gibi… Peki, sizin bu soruya yanıtınız nedir?
Paranın miktarının hatta kendisinin gerekliliğinin yaşadığımız koşullarla ilintili olarak maalesef hayati önem taşıdığı bir çağda yaşıyoruz. Takas yoluyla gündelik ihtiyaçlarını karşılayan insanoğlu ticareti kolaylaştırmak ve takası ortadan kaldırmak için Anadolu’da icat etmiş ilk parayı M.Ö. 700’lerde. Şimdi yüzyıllar sonra hayatların sona ermesine sebep olan bir “para” ve onsuz yaşamanın nasıl bir yaşamak olduğuna her gün karşılaştığımız acı tablolarla tanıklık ediyoruz. Adalet bile satın alınabiliyor, rezalet. Ben insanları parayı neden istediklerine göre sınıflandıramam belki bu çağda ama onu elde etmek için tercih ettikleri yollar ve yöntemlere göre bir derece tanıyabilirim belki. Bana sorarsan ben yaşamak için çalışıyorum tek başıma senelerdir. Benim “para” başlığı üzerinden yaşamaktan anladığımsa kendimce kurduğum dünyamda kendime, evime, istihdam sağladığım insanlara, aileme, dostlarıma, çevreme ve hatta ihtiyaç sahibi tanımadığım insanlara bana ihtiyaç duydukları anda yetişebileceğim, el verebileceğim kadar kazanabilmek demek. Bu hep böyleydi.
Birce Akalay para için ne yapar?
Para için hiç ölmeyecekmiş gibi çalışır Birce ancak. Ama asla biat etmez. Güzel sözler var bunun için “Limon sat onurlu yaşa” mesela. Hayatımda para için istemediğim bir şey yapmak zorunda kalmadım hiç ve dilerim kalmam bir gün. Zaten mesele bu değil mi? Para için yapmak istemedikleri şeyleri yapan insanların acılarının ve keşkelerinin şehirlerin üzerini kapladığı acı bir zamanda yaşıyoruz.
Babil” oldukça katmanlı bir hikâyeye sahip. Bu hikâyede sizi İlay olmaya ikna eden şey neydi?
İlay’dan önce hikâyenin parayla bu kadar direkt temas kuruyor olması beni çok etkiledi açıkçası. Nelere sebebiyet vermiş ya da verebilecek olduğu karakterlerin geçmişleri ve gelecekleri bazında iki taraftan da çok katmanlı. İlay, paranın yaşamak için hayati gereklilik taşıdığına inanan fakat gençlik yıllarında bunun dozunu ayarlayamamasından ve trajik bir hatasından sebep hayatında en sevdiği adamı kaybetmiş. En büyük keşkesi bu yarım kalan hikaye. Yıllar önceki aklı olsaydı şimdi İrfan’la giderdi. Bir karakterin keşkesinin olması beni hep cezbetmiştir. Diğer taraftan zengin bir ailenin kızıyken iflaslar ölümler sonrası kız kardeşiyle dünyada yapayalnız kalmış bir genç kadın. Para olmadığı için kurtaramadığı ailesinin yerine kendi kendisinin ailesi olmuş. Düşe kalka yapmış. Becerebilmiş mi bilmiyorum ama bu beni can evimden vurdu diyebilirim. İnsanın mecburiyetten kendi kendisinin ailesi olması bunun için didinmesi dünyanın en derin ve katmanlı acılarından biri bence. İlay’ın İrfan’a ne kadar aşık olduğunu, kendine yapılan, kendince haksızlıkları göz ardı edebilecek kadar yumuşacık fakat dünyaya da ne kadar öfkeli olduğunu biliyorum ve bu karakterde bir kadının, bu yaşanmışlıklarla gelecekte yapacaklarını merak ediyorum.
Dizide İlay, bir anda geçmişinden çıkıp gelen biriyle tuhaf bir karşılaşma yaşayacak. Geçmiş sizin ardınızda bırakabildiğiniz bir şey mi yoksa geçmişle yaşamayı sevenlerden misiniz?
Ben geçmişimi asla bir kenara bırakamam. Çocukluğumdan beri hatıralara çok kıymet verir onları hak ettikleri değerle saklarım. “Bizi biz yapan geçmişimizdir” demişti eski bir dostum geleceğe dair bir umutla ben onun gözlerine bakarken. Ama o geçmişi bir engel bir barikat gibi tanımlamıştı o gün. Bence öyle değil. Evet geçmişimiz bizi biz yapar elbette ancak asla geçmişin beni zincirlemesine izin verecek kadar takılmadım geride bıraktığım yaşadıklarıma ya da yaşanmışlıklara iyi ya da kötü. Çünkü başımı geriye çevirirsem önümü göremem, önümü göremezsem yürüyemem. Geçmişte yaşadığım, iyi kötü, güzel çirkin her ne varsa hepsine şükrediyorum. Bugün dünyada olmayan geçmişte kaybettiklerim var çokça mesela, sahneye çıkmadan hepsiyle selamlaşıyorum. Ya da dua ederken önce geçmişte kırdıklarımdan özür diliyorum. Bazen kafamı geriye çevirip baktığımda takılıp kalıyorum bir resme, bazen ruhum çekiliyormuş gibi oluyor bedenimden ama takılma Birce diyorum. Hayat bir gün o da bugün.
Dizide bir anne ve babanın çocuklarını yaşatmak için sınırlarını kaldırdıklarını görüyoruz. Siz hiç kendi inandıklarınıza sırt çevireceğiniz bir şey yaşadınız mı?
İnandıklarıma hiç sırt çevirmedim sanırım öyle bir hatıram yok. İnanmaktan da kolay kolay vazgeçen bir insan değilim zaten. Henüz çocuğum yok ama olsaydı hikâyemizdeki gibi kuvvetli bir ıstırap ve de çaresizlik benim de gözümü döndürebilirdi.
Dizinin kadrosuyla ilgili Şampiyonlar Ligi gibi yorumları yapılıyor. Böyle bir kadroyla çalışmanın avantajları ve dezavantajları neler?
Benim için birlikte çalışmak büyük bir keyif ve hayatım boyunca hatırlayacağım bir cümle gibi. Her sahnenin tadına varıyoruz. Halit, Nur ve Ozan daha önce birlikte çalışmıştı çok keyifli bir dostlukları var bizim de Aslı ile hikayemiz lise yıllarımıza dayanıyor. Bunca yıl sonra ilk defa aynı kameraya bakıyoruz bu harika bir his benim için. Zamanın neleri nasıl geride bıraktığını izlemek gibi olacak onunla sahnelerimizi izlemek. Şampiyonlar Ligi tabiri gurur okşayıcı elbette ama benim için biraz iddialı, bu minvalde söylemlerden ve iddialardan hayat boyu çekinmiş, kaçmışımdır. Ama layık görenlere yürekten teşekkür eder, sarılırım. Her şey hepimiz için güzel olsun.
Kaynak: Milliyet