Halit Ergenç ve Ozan Güven, 'Babil' hakkında konuştu
Türkiye’nin önde gelen oyuncularından Halit Ergenç ve Ozan Güven yıllar sonra birlikte yine ekrana dönüyorlar. Onlar iyi birer aktör ve iyi işlerin aranan isimleri olmalarının yanı sıra iyi birer de baba. Yeni dizileri 'Babil' için buluştuk; dostluklarını, işlerini, babalığı ve Türkiye’yi konuştuk.
Sizi en son ‘Muhteşem Yüzyıl’da birlikte izledik. Arkadaşlığınız nereye dayanıyor?
HALİT ERGENÇ: Birbirimizi konservatuvardan tanıyoruz. Çok büyük muhabbetimiz yoktu o zamanlar. Birbirimizi bu sette tanıyoruz diyebilirim. Çünkü ‘Muhteşem’de bambaşka bir dünya vardı. Ben orada kendimi çok yalıtıyordum. Pek görüşüp muhabbet edemedik.
OZAN GÜVEN: Halit müzikal, ben modern dans okuyordum. ‘Muhteşem’den sonra bir daha bir araya gelmemeye yemin etmiştik (gülüyor). Şaka tabii... Ama sonrasında karşılaştıkça bir yerlerde görüştük.
Peki birbirinizi nasıl anlatırsınız?
OZAN GÜVEN: Konuştuğumuz şeylerden biri, mesleğine dört elle sarılan, mesleğini ciddiye alan ve bununla ilgili kafa patlatan birisiyle çalıştığınız zaman yaptığınız işten daha büyük keyif aldığınız. Hayat görüşlerimizin farklı olduğu bir sürü nokta olabilir ama en azından işimize aynı noktadan bakıyoruz.
Oysa çok yakın arkadaşlar gibi elektriğiniz...
OZAN GÜVEN: Birbirimizi sevdiğimiz aşikâr. Ama birbirimize yarenlik edecek bir şey henüz yaşamadık. İş dışında çok şey paylaşmadık. Bundan sonrası için birlikte planlarımız var ama.
Bu iş dijitale olacaktı. Şimdi ulusal kanaldasınız...
OZAN GÜVEN: Dizinin süresi dolayısıyla çalışma süremiz de uzadı. Vaktimiz sette geçiyor. Onun dışında yapmak istediğimiz işin özünü aynı tutarak biraz formatını değiştirdik.
HALİT ERGENÇ: Belki de gerçekten vermek istediğimiz mesajı ulusal kanalda veriyor olmak daha iyi oldu. Çünkü bu hikâyede insanların parayla imtihanını ve günümüzde yaşadığımız, duymakta olduğumuz hikâyelerin de bazı uzantılarını göreceğiz.
Dijitaldeki kadar özgür olacak mısınız?
HALİT ERGENÇ: Özgürlükten kastın ne? Hikâyede gerçekten söylemen gereken şeyi söyleyemiyorsan hikâyeni anlatamıyorsun demektir. Hikâyede gerçekten cinsellik, alkol ya da madde kullanımı görmemiz gerekiyorsa da o zaman bu işi ulusal kanalda yapma zaten! Demek istediğim şu, böyle bir gerçek var ve bunu yadsıyamayız. Eğer ulusal bir kanalda iş yapacaksan bunu ona göre formüle etmeye mecbursun.
Sizce sonucu ne oluyor?
HALİT ERGENÇ: Bir insanın hayatında bir şey yasaklıysa, çocuktan yaşlıya kadar... Onun üzerindeki ilgiyi artırırsın. Bu, hayatın akışı içinde var.
OZAN GÜVEN: Bir mahalleden geçerken hangi çocuğun Türk Dil Kurumu kurallarına uygun sohbet ettiğini görüyorsun? Ya da bir kanalda ‘Wimbledon Tenis Turnuvası’ final maçı yayımlanıyor. Kimsenin çocuğu ondan etkilenip tenisçi olmuyor. Ama yan kanaldaki küfürden etkileniyor.
HALİT ERGENÇ: Aynı kanalda haber yayımlanıyor, orada savaş gösteriliyor. Oysa çocukların belli bir saatte uyuması gerek. Neden ebeveynler çocuklarını ekran karşısında özgür bırakıyor?
OZAN GÜVEN: Bence sabah kuşaklarını inceleyelim, sabah 10.00’dan akşam 17.00’ye kadar çocuk izlesin. Eğer bundan etkilenirse, sağlıklı bir çocuk olabileceğini düşünmüyorum. Bizim hikâyelerimiz en azından kurgu. Bir de kötüyü anlatmadan iyiyi nasıl savunabiliriz ki? Bana “Neden sen hep kötü karakterleri oynuyorsun?” diyorlar. Birinin bunu oynaması gerekiyor ki iyinin farkı ortaya çıksın ve kötülerin nasıl olduğu biraz daha anlaşılabilsin.
Dizinin ismi 'Babil' nereden geliyor?
HALİT ERGENÇ: Hikâyedeki şirketin adı. Çekimlerde dizinin kod adı 'Babil' olarak başladı ve öyle devam etti.
OZAN GÜVEN: Aslında iki ay falan isim aradık. WhatsApp grupları kurduk. Aramızda yazıştık. Ama böyle kaldı. Dizi kendine başka isim koydurmadı.
Kendine başka isim koydurmayan bu hikâye ne anlatıyor?
OZAN GÜVEN: Halit’in canlandırdığı İrfan okumuş, idealist, kurulmuş eski etik değerler ve sisteminin en önemli savunucusu olan bir öğretmen. Benim canlandırdığım Egemen’e gelirsek... Hiçbir şey olamamış. Başı beladan kurtulmuyor. Ve bu iki karakter bir meseleden dolayı bir araya geliyorlar. Ortak bir çözüm bulma yolunda ilerlerken de hayatları değişiyor.
Fragmanlarda çocuğunun tedavisi için para arayan bir adam görüyoruz. Akıllara 'Binbir Gece' dizisini getirdi...
HALİT ERGENÇ: Alakası yok.
OZAN GÜVEN: Çocuk meselesi ana hikâyeye yardım eden yan bir hikâye. Açılış anahtarı gibi. Ama mesele çok daha büyük.
Ne gibi?
HALİT ERGENÇ: Varoluş ve hayatta kalma mücadelesi. Yaptıkların ve sonrasında ödeyeceğin bedeller... Herkesin kafasında soru işaretleri vardır ya, "Şunu yapsaydım keşke", "Yapabilir miydim acaba?" Bu dizideki karakterler işte bunu yapıyorlar!
İkiniz de babasınız...
OZAN GÜVEN: Evet, ikimizin de Ali’leri var.
Dizide çocuğu için mücadele eden bir baba var. İnsan çocuğu için ne kadar ileriye gider?
OZAN GÜVEN: Bir kadına "Senin için ölürüm" dersin ya. O sırada Azrail’in geldiğini düşün. "Hadi alıyoruz. Sen mi? O mu?" dese belki düşünür, "Ağzımdan kaçtı, onu alın" dersin. Ama çocuğunla ilgili böyle bir şey yaşasan, "Bu da soru mu? Beni alın" diye cevap verirsin. Çocuk sahibi olmak kendinden vazgeçme hali. Senin canından daha kıymetli.
Çocuklar hayatınızda ne değiştirdi?
HALİT ERGENÇ: Kucağıma verdikleri an garip bir rahatlama hissi geldi. Ve kendimle ilgili bütün kaygılarımdan kurtuldum. Önem sırası benden ona geçti.
OZAN GÜVEN: İnsan çocuğu olunca şu kadarcık şeyden daha kıymetli bir şey var mı diye düşünüyor.
Nasıl babalarsınız?
HALİT ERGENÇ: Eski tip baba değilim. Mesafem yok, birlikte vakit geçiriyoruz. Ortak zevklerimiz var, konserlere gidiyoruz. Ben futbol sevmiyorum. Tabii böyle olunca Ali (10) de bana çekti, sevmiyor.
OZAN GÜVEN: Beraber yapmadığımız hiçbir şey yok. Ali (16) benden daha olgun (gülüyor). Şu an 65 yaşında falan olduğunu düşünüyor.
Aliler birbirlerini tanıyor mu?
HALİT ERGENÇ: Bir-iki kere görüştüler ama bundan sonra daha çok görüşecekler.
Halit Bey siz babalığı ikinci kez tadacaksınız.
HALİT ERGENÇ: Hele şimdi kıpırdamalar da dışarıdan hissediliyor. Bergüzar (Korel, eşi), ben ve Ali; hepimiz ayrı ayrı heyecanlıyız.
İsmi belli mi?
HALİT ERGENÇ: Daha karar vermedik.
Onlara vereceğiniz en büyük nasihat ne olur?
HALİT ERGENÇ: Kendi içindeki dengeye güvenip doğru hissettiğin yolda git.
OZAN GÜVEN: Vicdanlı ol ve istediğin her şeyi yap.
Dizinizin laflarından biri, "Para en büyük sınavdır"...
HALİT ERGENÇ: Sence değil mi? Bence en büyük sınavlardan biri.
OZAN GÜVEN: Bence de öyle. Çünkü para ve güç, insanın kafasını en karıştıran şeyler.
HALİT ERGENÇ: Para öyle bir meta ki seni hayatın her noktasında sınıyor. İşini en iyi şekilde yaparken bile bir yerden çıkıp "Şunu yaparsan bak burada bir şey var!" diyerek sana şeker gösteriyor. Ve orada hayatının kararını veriyorsun. Ne tarafa doğru gideceksin? Bu da ömrünü belirliyor.
O 'şeker'in sizi kandırdığı veya para için yanlış tercihler yaptığınız oldu mu?
HALİT ERGENÇ: Ozan, Hakan ne demek istiyor? Lafı nereye getiriyor, ben pek anlamadım (gülüyor). 'Binbir Gece'den başladı konu, buralara geldi...
OZAN GÜVEN: Mesleki olarak yaparken de yaptıktan sonra da pişman olduğum hiçbir işim olmadı.
Peki büyük güç dediğimiz para size ne ifade ediyor?
HALİT ERGENÇ: Dünyada çok fazla insan açlıkla mücadele ederken, sevdiği işi yaparak yaşayabiliyor olmak büyük bir şans. Tabii arkasında emek barındırıyor ama parayla ilgili laf etmek, bana şu an pek yapabileceğim şey değilmiş gibi geliyor.
OZAN GÜVEN: Para, kimine göre tutulması gereken, kimine göre peşinden koşulması gereken, kimine göre de olmazsa olmaz bir şey. Benim içinse harcanması gereken bir şey.
Artık yediğin yemekten kullandığın çantanın markasına kadar her şeyi sosyal medyada paylaşma devri. Günümüzde ne kadar maddiyatçı olduk?
OZAN GÜVEN: Eskiden annelerimiz yemek yaptığında komşuya "Ayıptır söylemesi kuru fasulye yaptım" derdi.
HALİT ERGENÇ: Bu tespit çok doğru. Para kavramı ve var olan parayı yaşama biçimi değişti. Eskiden bir insanın ne kadar para kazandığını sormak ya da elinde olan şeyi başkasına göstere göstere gezmek ayıpken şimdi insanlar, kazandıkları her şeyi sosyal medyadan paylaşıyor. Paranın eski ve şimdi arasındaki pozisyonu da farklı. Para artık hükümdar gibi.
OZAN GÜVEN: E eskiyi düşünsenize... Üç aşağı beş yukarı hepimizin standartları aynıydı. Evler, mahalleler... Evlerin oturma odaları, salonları... Şimdi değişti. İnsanların dengesi de bambaşka noktaya geldi.
Tanıtımlarınızda "İnsan gibi yaşama hakkından" bahsediyorsunuz...
HALİT ERGENÇ: O ironik bir cümle. İnsan gibi yaşamak, kime göre, neye göre?
Sizce ne kadar insan gibi yaşıyoruz?
OZAN GÜVEN: İnsan gibi yaşama standartlarını artık fiyat tabelaları belirliyor. Mönüde gördüğü bir şeyin fiyatı sana pahalı gelmiyor ve alabiliyorsan o kişi insan gibi yaşadığını düşünüyor işte. Eskiden söylenmeyen, yazılı olmayan kurallar belirliyordu.
HALİT ERGENÇ: İnsani, ahlaki, toplumsal değerler eskiden daha önemliydi. Şimdi Ozan’ın dediği gibi.
Şimdi 40’lardasınız. Yeni keşifleriniz neler?
OZAN GÜVEN: Bu yaşlar güzelmiş.
HALİT ERGENÇ: Evet evet, güzel yaşlar.
OZAN GÜVEN: Telaşlar, kaygılar azalıyor. Sakin sularda yaşıyorsun. “A demek böyle de olabiliyormuş” diyorsun. Bunların da maddiyatla falan alakası yok. Tercihleriniz başka oluyor.
Dışarıdan yakışıklı, yetenekli ve çok mutlu duruyorsunuz. Her şey özenilecek kadar güzel mi hayatınızda?
OZAN GÜVEN: Sen bildiğin lunapark tarif ettin.
HALİT ERGENÇ: Hiçbir şey o kadar basit değil. Bu epey ciddi bir mücadele. Dışarıdan parlak görünüyor ama aslında bir savaş var. İnsanlar sadece bitiş çizgisinin göğüslendiği anı görüyor. Koşulan kilometrelerce yolu kimse görmüyor.
OZAN GÜVEN: Set ve iş, tabii ki insanı yoruyor. Ama asıl diğer kısımlarla mücadele daha yorucu.
O halde sorayım magazinden çok çektiniz mi?
OZAN GÜVEN: Halit’in öyle bir derdi yok.
HALİT ERGENÇ: Olmaz olur mu? Hayatımızın belli bir döneminde ağır çektik. Ama bir diyalog kurmayı tercih ettik. Şimdi baktığında da kaç senedir evliyiz. Kimsenin merak edeceği bir şey yok.
OZAN GÜVEN: Ben yalnız olduğum için sorun yaşıyorum sanırım!
Kaynak: Hürriyet