Behzat Ç. melankolik çoğunluğun kahramanı.
Behzat Ç., 'mutsuz çoğunluğa', yalan dünyaları değil kendi hayatlarını göreceği bir hikaye verdi. Emrah Serbes'in yarattığı dizi kısa zamanda, öncelikle Ankaralılar için bir fenomene dönüştü. Son bölümde Hrant Dink cinayetinin canlandırıldığı senaryonun beyni Serbes'in söyleyecek çok sözü var.
Behzat Ç. karakterinin yaratıcısı yazar Emrah Serbes, dizinin romandaki karakterleri muazzam bir yere taşıdığını söylüyor, "çok küfürlü, çok sert" eleştirilerini takmıyor: "Behzat Ç. orta ölçekli bir kahraman herkes onu örnek alır da patronunu takmazsa, vicdanının sesini dinlemeye başlarsa halimiz nice olur diye düşünüyorlar"
Emrah Serbes ilk romanı 'Her Temas İz Bırakır'ı yazdığı zaman,' 'Ankara'da geçen ve kahramanı Behzat Ç. diye bir polis olan bir roman yazılmış, okusana" denilerek kulaktan kulağa bir şöhret edinmişti, Behzat Ç.'yi o günlerden bilenler Star TV'de "Bir Ankara Polisiyesi" tanıtımını görünce küçük bir endişe yaşadılar; "Ya romandaki gibi güzel olmazsa". Behzat Ç. herkesin bu kaygısına şık bir gol atarak, roman kadar dizisiyle de kült bir karakter olma yolunda ilerliyor. Öğrenciliğinde kafasında çok cop eskitmiş yazar Emrah Serbes,' 'Behzat Ç. bu b.ktan hayatın ortasında gururlu bir adam, melankolik çoğunluğa çalınan gururunu hatırlatmak için orada" diyor.
"Polisiyede şehir bir fon olmamalı, bir karakter olmalı" demişsiniz. Her Temas İz Bırakır ve Son Hafriyattaki Ankara'nın özellikleri ne?
Karakter olmalı" demişim de insan gibi özelliklerini sayamam şimdi. Ama 'Son Hafriyattaki Red Kit hikâyesi var mesela, onun parkları bahçeleri kazmasıyla şehirde süren hafriyat çalışmalarını iç içe geçirmeye çalıştım. Romanın hikayesiyle Ankara'nın hikâyesi kesiştiği zaman, Ankara'nın da orada sessiz bir karakter olacağını düşündüm.
Ankara Üniversitesi Tiyatro BöKimü'nden mezunsunuz. Sizin okurken polisle ilişkiniz ne düzeydeydi?
Öğrenciliği Dil-Tarih'te geçmiş herkes gibi uzak yakın temaslarımız oldu. Söyle bir anımı anlatayım, öğrenci evimizde dandik bir çamaşır makinesi vardı, bir gün sıkmaya geçerken çıldırdı ve bütün evi batırdı. O gün okula gidemedim ortalık battığı için. Okulda da çatışma çıkmış, ortalık karışmış. Arkadaşlardan telefon gelince gittim. Asayiş Şube'den bir amir vardı kapıda duran, "Hayrola geç kaldın, merak ettik" diye sordu. Adam polis, kaç sefer tepiştik, gene böyle şaka yapıyor uzaktan, Ankara'nın bir güzelliği de bu.
"Kafamda cop eskiten polis vardır" demenize rağmen, Behzat Ç.'yi sevilebilir bir karakter olarak yazmayı nasıl başarıyorsunuz?
Behzat Ç.'yi özellikle sevdirmeye çalışmıyorum, zaaflarına da vurgu yapıyorum, belki bu yüzdendir. Bir de diziyle birlikte Behzat Ç. artık sadece Behzat Ç. değil. Behzat Ç.'yi baştan yaratan büyük bir ekip var arkasında. Muharrem Gülmez'le iki sene önce film projesi olarak başlamıştık bu işe, kısmet dizi olmasıymış. Öncelikle Serdar Akar inandı bu işe, o bu kadar inanıp kafa patlatmasaydı Behzat Ç. olmazdı. Senarist arkadaşım Ercan Mehmet Erdemle uyumlu bir çalışma yürüttük. Erdal Beşikçioglu ve diğer oyuncular da kâğıt üstündeki Behzat Ç.'yi muazzam bir yere taşıdılar. Bir de Ankara'nın ayazında sağa sola koşturan set ekibi var tabii, ben sete gittiğimde soğuktan yarım saat duramıyorum, Kitapta polis-vatandaş ilişkisi müktesebata takılıyor, polisler sürekli "düzgün davranın" uyarısıyla karşılaşıyorlar.
90'lardaki polisle 2010'un polisi arasındaki temel farklar neler sizce?
Bu aslında bir uzman sorusu. Ben polisteki değişimi dışarıdan gördüğüm kadarıyla yorumlayabilirim ancak. 90'h yıllarda müktesebat değişiyordu ama onu uygulayanlar aynı olduğundan bir şey fark etmiyordu.
Öğrenci hareketini bastırmak isteyen bilinçli bir gaddarlık. Çok açık bir mesajı var. AKP,"Sen bana yumurta atarsan ben de senin kafanı kırarım" demek istedi orada öğrencilere.
Bizim dizi kültürümüz,mutsuz çoğunluğa zengin hayatları,onların yalancı ahlakını gösterip avutmak üstüne kurulu. Bunun tam tersi nedir, gaz kuyruğudur,parasızlıktır,gecekondudur,mahvolmuş hayatlardır. Asla sana bakmayacak kadınları sevmektir.
Şimdi boşa nefes alıyoruz "Bu ülkede adalet Osasuna'nın ender gelişen ataklarından biri" müktesebat değişti, onu uygulayanlar da değişti. Ama zihniyet değişmedi.
Dolmabahçe'de yaşananları nasıl yorumluyorsunuz?
Öğrenci hareketini bastırmak isteyen bilinçli bir gaddarlık. Cok açık bir mesajı var. AKP,' 'Sen bana yumurta atarsan ben de senin kafanı kırarım" demek istedi orada öğrencilere. ' Taksim'e çıkarmayız'' denilen 1 Mayıslarda yapılanın aynısı, tepeden emir gelmese bu kadar şiddetli bir müdahale olmazdı.
Ece Temelkuran'ın "ergen erkek edebiyatı" nitelemesini nasıl karşılıyorsunuz?
Behzat Ç.'yi sadece ergen erkek edebiyatıyla nitelemek çok sınırlayıcı bir yaklaşım olur. Zaten Ece Temelkuran da sadece ergen demedi, bizim polislerin erkeklik durumlarına dair ciddi eleştirilerde bulundu. Ece Temelkurani çok severim, sonradan konuştuk, teşekkür ettim, eleştirilerini dikkate aldığımızı söyledim.
Ç. harfinin "Che Guevara'dan alındığı, gerçek bir karakteri gizlediği" efsaneleri var. Sizse "hakkı yenmiş bîr harf ona vurgu yapmak istiyorum" diyorsunuz, Ş.'nin hatırı yok mu?
Ş'nin de hatırı var ama Ç. kadar etkili değil. Efsaneyi yaratan arkadaşlara teşekkür ediyorum, Ç.'nin gerçek anlamını bilen tek kişi olmak güzel bir duygu.
Reyting birincisi olsak yanlış nerede deriz!
Behzat Ç. gerçek hayata yakın olduğu halde yeterince reyting alamazken, küfürsüz, içkisiz olduğu için steril bulunan 'Kurtlar Vadisi' birinci sırada olduğu için eleştiriliyor.
Reytinglere göre dizileri kıyaslamayı doğru bulmuyorum. Aslında sorun ne reyting sistemi, ne başka bir şey, mevzu daha derin. Televizyon seyretmek insanı aptallaştırıyor. En akıllı adamı bile aptallaştırıyor, uyuşturuyor. Bu durumda bizim yapmamız gereken şey, televizyonun uyuşturucu etkisine zıt bir şeyler yapmak. Türkiye'de mutlu bir azınlık var. Bizim dizi kültürümüz, mutsuz çoğunluğa zengin hayatlan, onların yalana ahlakını gösterip avutmak üstüne kurulu. Bunun tam tersi nedir, gaz kuyruğudur, parasızlıktır, gecekondudur, mahvolmuş hayatlardır. Asla sana bakmayacak kadınları sevmektir. Nefret ettiğin işlerde çalışmaktır. Behzat Ç, bu hktan hayatın ortasında gururlu bir adam, melankolik çoğunluğa çalınan gururunu hatırlatmak için orada. Anti-kahraman değil aslında, orta ölçekli bir kahraman, yapabileceklerinin bir sınırı var, hepimiz gibi. Kötü örnek oluyor demeleri bu yüzden, içki küfür bahane. Herkes Behzat Ç.'yi örnek alır da patronunu müdürünü takmazsa, vicdanının sesini dinlemeye başlarsa halimiz nice olur diye düşünüyorlar. Bunları anlattığımız için varsın reytinglerde birinci olmayalım. Zaten birinci olsak bunu basan olarak görmeyiz, Ercan'la oturur, nerede yanlış yaptık diye düşünürüz.
Behzat Ç.'nin yeni bir hikayesi olacak mı?
Son Hafriyat'ın filmini yapacağız. Bu ara onun senaryosuyla uğraşıyorum. Roman da olacak ama şimdi değil. Behzat Ç. biraz unutulsun, popüler olmadığı günlerdeki haline dönsün. Hani bir Behzat Ç. vardı, ne oldu ona densin. O zaman.
Neden Yalova'da yaşıyorsunuz?
Sakin bir yer. Bir şey yazacağım dönemlerde Yalova'ya çekiliyorum. Onun dışında tam bir ikametgâhım yok, hayatım, İstanbul-Ankara-Yalova üçgeninde geçiyor. İstanbul ve Ankara'da pek fırsat olmuyor yazmaya. İnsanlara hayır diyemeyen bir mizaam var. "Akşam şuraya gelir misin?" diyorlar, "Hayır" diyorum. Beş dakika sonra arıyorum, "Neredeydi orası?" diyorum.
Cinayet çözülmedikçe boşa nefes alıyoruz!
"Bu ülkede adalet Osasuna'nınender gelişen ataklarından biri" Dört yıl önce bugün, Agos Gazetesi binası önünde Ogün Samast'ın kurşunuyla hayata veda eden Hrant Dink'in suikastı Behzat Ç.'nin pazar günü yayınlanan bölümüne konu oldu. Dizide azınlıklar ve Ermeni meselesiyle ilgili çalışmaları olan tanınmış akademisyen Profesör Barış Öncü, bir banka önünde kimliği belirsiz bir genç tarafından kurşunlanarak öldürülüyor. Görgü tanıkları, şüpheli şahsın beyaz bir bere taktığını ve cinayeti işledikten sonra taksiye binerek olay yerinden uzaklaştığını ifade ediyor. Behzat Ç. ve ekibi de beyaz 17 yaşındaki zanlıyı yakalıyor. Emrah Serbes'in 'Son Hafriyat' kitabı Hrant Dink'in eşi Rakel Dink'in "Bir bebekten bir katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiçbir şey yapılamaz" sözüyle başlıyor. Serbes, bugün dördüncü ölüm yıldönümünde anılan Hrant Dink'le ilgili düşüncelerini şöyle İfade etti: "Güncel konulara elimizden geldiği kadarıyla değinmeye çalışı yoruz Behzat Ç.'de. Senarist arkadaşım Ercan'la da bir ay öncesinde karar verdik böyle bir bölüm yazmaya. Hrant Dink'in öldürülmesi bu ülkenin en büyük ayıplarından biri. Katillerin ve azmettirenlerin korunması, emniyet ve jandarma içindeki bağlantılara ulaşılama ması, dört senedir hepimizin vicdanını kanatıyor. Hrant Dlnk'i göz göre göre öldürdüler. Valilik biliyor, emniyet biliyor, jandarma biliyor, çoluk çocuk herkes biliyor Hrant'ın öldürüleceğini. Hrant'ın gerçek katilleri yakalanmadıkça kimse Türkiye'ye hukuk devleti diyemez. Demek ki bu ülkede adalet yok. Demek ki bu ülkede adalet Osasuna'nın ender gelişen ataklarından biri. Hepimiz boşa nefes alıyoruz. Bu duygularla böyle bir bölüm çıktı ortaya. Behzat Ç. çocuğa tokat atsın mı atmasın mı diye uzun süre tartıştık. En sonunda attırdık tokadı. Gerçekliğe aykırı oldu biraz, ama olması gerekeni de gösterelim dedik. Madem Behzat Ç. rol model oldu, belki polis içinde de örnek alan biri bulunur.
Radikal