Hanımlar bana değil, Behzat Ç.'ye bakıyor
Emrah Serbes, yarattığı Behzat Ç. karakterini canlandıran Erdal Beşikçioğlu'nun yanı sıra Behzat Ç.'nin hayatındaki kadınları oynayan Ayça Eren (Şule), Pelinsu Pir (Gönül), Seda Bakan (Eda), Canan Ergüder (Savcı Esra) ve Ayça Varlıer (Bahar) ile konuştu...
Şöyle romantik yazar demeçleri vermeyi istemişimdir hep. "Yazdığım karakterleri o kadar çok benimsiyorum ki geceleri onlarla gizli gizli konuşuyorum, dertlerini dinliyorum, onlar anlatıyor, ben yazıyorum vb." Tabu Behzat Ç. polisiyelerinin yazım sürecinde böyle olmadı. Alınan uzun notların, word dosyalarının içinde kaybolup gitti o sesler. Ara sıra onların derinlerden gelen seslerini duyuyor gibi olsam da böyleydi. Kağıt üstünde bir hesaplaşmaydı daha çok. Diziyle birlikte buyuk bir ekip Behzat Ç. projesini devralınca, sanki böyle bir fırsat da doğdu. Çünkü olay kağıt üzerindeyken, butun karakterlere aynı oranda hakim olmak mümkün değildi. Birinin derdiyle uğraşırken diğerini unutmak'da mümkündü çoğu zaman. Behzat Ç 'ye hayat veren oyuncularla konuşmayı bu yüzden önemsedim Behzat Ç ve kadınlarına aklıma gelenleri, vaktinde soramadıklarımı ve hatta sormak isteyip de soramadıklarımı sordum. Bu konsepti düşünen Milliyet Sanat ekibine teşekkür ederim.
Erdal Abi, validen sonra başkomiseri oynamak nasıl bir histi? Bir tenzili rütbe duygusu uyandı mı?
Tenzili rütbesi olmayan tek meslek oyunculuktur. O yüzden de hiç böyle bakmadım. Ama ilginç bir durum da yok değil 40 yaş üstü bana 'Sayın Valim' diye hitap ederken, 40 yaşından daha genç izleyiciler 'komserım', daha da gençler 'Behzat Ç ' diye hitap etmeye başladılar. İzleyici kitlesi tarafından (reyting) bakıldığındaysa tenzili rütbe yerini 'terfı'ye bırakmış gibi görünüyor.
Behzat Ç.'yi izledikten sonra pek çok kişi gibi bende de "Hah işte Behzat Ç. budur," duygusu uyandı. Bu role nasıl hazırlandın?
Bence bu soru bır kalp ya da beyin cerrahına "Ameliyatı nasıl yapıyorsunuz?"'demek gibi bir şey. Diğer rollere nasıl hazırlanıyorsa bir oyuncu, bu karakter için de aynı şeyler geçerli. Behzat Ç.'yi oynamak ya da bu role hazırlanmak, diğer rollere hazırlanmaktan biraz daha kolaydı. Çünkü ıkı kitaplık koca bir Behzat Ç. külliyatı vardı. İç dünyası oldukça samimi anlatılmıştı Bu rol kişisini algılamak,duyumsama, hayata onun açısından bakıp seyirciyle empatiyi sağlamamız gerekiyordu. Bunun içinde yönetmen Serdar Akar'la bir çalışma süreci geçirdik. Yazılanın haricinde ben aklıma takılanları sordum,o da cevapladı. Sonuçta doğru sorulara doğru cevaplar verilmiş ki iş izleyici tarafından beğenildi. Bizi zorlayan,kitapta yaratılan karakterin televizyonda halka açık bir kanalda, değerini kaybetmeden oto sansürümüzüden geçmesiydi, bu da çok ciddi bir dengeydi. Bu dengenin de doğru sağlandığını düşünüyorum.
Behzat Ç. için polis şiddetini meşrulaştırıyor diyenler var.
Behzat Ç. bir roman kahramanı, tüm gerçeklik de onun dünyası içinde. Onun bu heyecanları, polis teşkilatının davranış biçimini bağlamaz... O, hayalı bir anti-kahraman, kendi gerçekliği içinde var olan bir karakter. Nasıl Süperman için hava yollarının uçuş programı sorgulanmazsa, Behzat Ç. için de polis teşkilatı sorgulanamaz.
"Araba kullanmayı trafik polislerinden kaça kaça öğrendim."
Çok güzel araba kullanıyorsun. Nerede geliştirdin şoförlüğünü?
Ankara sokaklarında... 14-15 yaşlarında anne baba uykuya daldığında benim araba sevdam başlardı. Gece anahtarı araklayıp arkadaşlarla ara sokaklarda gezerdik. Yani ben araba kullanmayı trafik polislerinden kaça kaça öğrendim.
Oyunculuğun aynı zamanda bir yeniden yazım süreci olduğunu düşünmüşümdür.Sen de bazı sahnelere senaryoda olmayan doğaçlama replikler ekliyorsun ve süper oluyor. Yazarlık yapmayı düşündün mü hiç?
Benim için yazar; edebiyatta söz söyleme yetisine sahip olandır Benim öyle bir yeteneğim yok. Yazan olmayı tercih etmedim, oynayan oldum. Oyunculuğun aynı zamanda bir yeniden yazım süreci olduğu fikrine ben de katılıyorum , özellikle de uzun soluklu dizilerde Behzat Ç.'de çok detaylı iç dünya tasvirleri var. Böyle olunca da o rol kişisini oynamak hem daha kolay hem de doğaçlama yapmak daha keyifli. Tıpkı sağlam temelleri olan bir gökdelende kat çıkmak gibi.
Polis olsaydın Behzat Ç. gibi mi hareket ederdin yoksa kuralları takar miydin?
Bilemedim şimdi.
Herkes Behzat Ç. gibi vicdanıyla hareket etmeye başlasa halimiz nasıl olurdu?
Kaos.
Gençlerbirliği Başkanı İlhan Cavcav senin amcan. Gençlerbirliği taraftarı, İlhan Cavcav'ın yönetim biçimine muhalefet ediyor uzun zamandır. Bir Gençlerbirlikli olarak arada kalmış gibi hissediyor musun kendini?
Taraftarın muhalefet yapmadan önce, takımlarının ne kadar yanındalar diye kendilerini sorgulamaları gerekir. İlhan Cavcav'la akrabalığım olsa da olmasa da bu kulübe gönlünü vermiş, futbola gönlünü vermiş bir insan... Haksızlık etmemek lazım. Türk futboluna katkılarını bir kez daha sorgulamak gerekiyor bence.
"Bir Delinin Hatıra Defteri" üç senedir kapalı gişe oynuyor. Oyunun bu kadar sevilmesini neye bağlıyorsun? Bir de yorulmadın mı aynı oyunu oynamaktan?
Neden bu kadar sevildiğini bilmiyorum, belki farklı bir sahneleme biçimine sahip olduğu içindir. Ne bileyim, seyirciye sormak daha doğru. Ama bir gerçek varki; "Bir Delinin Hatıra Deften" oyuncu olarak antreman yaptığım bir ring. Bu ringte yorulmak olmaz.
Ankara'nın oyunculuğunun ve kişiliğinin şekillenmesindeki etkisi nedir?
Mesleki disiplini öğretti. Dib Sahne diye bir yer işletiyordun. Oyun seyretmek de mümkündü, bira içmek de.
Neden kapandı orası?
Paramız bitti. Dib Sahne sponsorlarla ayakta duran bir mekan değildi, her şeyi kendi öz sermayemizle işliyordu. Alternatif işler yapıyorduk, bu yüzden de sponsor bulamadık.
Ne zaman bir yere gitsek bütün kadınlar sana bakıyor. Bu platonik aşıklar ordusu karşısında evliliğini sürdürmek zor olmuyor mu?
Bu magazin sorusunun ne anlamı var anlamadım ama yine de cevap vereceğim: Bir yazar olarak durumu yanlış değerlendirmişsin. Bir mekana girdiğimiz zaman hanımlar Erdal Beşikçioğlu'na değil, Behzat Ç.'ye bakıyor yani karakterin yaratıcısına, sana bakıyor.
"BEN BELKİ BEHZAT'A ŞANS VERİR, EVLENME TEKLİFİNİ REDDETMEZDİM"
AYÇA VARLIER- BAHAR
Bahar'ın yerinde olsaydınız, polis olduğu için sevdiğiniz bir adamı reddeder miydiniz?
Bahar, annesi ve babası darbe sırasında polis tarafından öldürülen, solcu bir ailenin kızı. Kendi de aktivist olduğu dönemde hamileyken işkence gördüğü için çok buyuk travmalar yaşamış bir kadın, sorumlulukları olan iki çocuklu boşanmış bir anne. Bahar'ın yerinde olsam ne yapardım bilemiyorum çünkü onun geçmişte yaşadığı olaylar silsilesi herhangi birinin yaşayacağı türden değil ve empati kurmak çok zor. O yüzden derinine indiğimde Bahar'ın Behzat'ı polis olduğu için reddetmesi ama aynı zamanda hâlâ aşık olduğu için bir o kadar da beraber olmak istemesi ve kendi Behzat Ç.'nin eski sevgilisi Bahar öğretmen. icinde çelişkiler yaşaması, bir türlü karar veremiyor olması bana o kadar da uzak gelmiyor. Ama ben belki şans verirdim. Bahar'ın karşısına tekrar çıktı Behzat. Ben olsam evlenme teklifini reddetmez belki de şans verip flört dönemini yaşamak için biraz zaman tanırdım...
"BENİ GERÇEKTEN SEVEN BİRİYLE YANİ HARUN'LA BİRLİKTE OLURDUM"
SEDA BAKAN - Eda
Kendinizi Eda'nın yerine koysanız, Harun gibi kaba ama gerçekten seven biriyle mi yoksa Selim gibi nazik ama sahtekar biriyle mi birlikte olurdunuz?
Selim bence sahtekar biri değil, kendini beğenmiş ve gösteriş meraklısı. Ben büyük bir ihtimalle beni gerçekten seven biriyle yani Harun'la birlikte olurdum... Harun gerçekten biraz kaba. Eda için her şeyi yapıyor, biraz daha bu konuya özen gösterirse başarılı olabilir ama yapmacık da durabilir.
"ASLINDA AKLIMDA SET FOTOĞRAFÇILIĞI VARDI"
AYÇA EREN-Şule
Hayatta da deli dolu birisiniz, dizide de. Nasıl keşfettiler sizi?
Evet karakterle benzeştiğimiz bir gerçek. Biraz da bu sebep oldu sanıyorum rolü almama. Geçen yıl Erdal Abi'nin sahibi olduğu mekanın konser fotoğraflarını çekiyordum. Tanışıklığımız oradan geliyor. Oyuncu seçmelerinin olacağı gün beni de çağırdılar. Tabİ benim aklımda set fotoğrafçılığı vardı. Meğer Şule karakteri için denemek istemişler Derken kendimi bir anda dizide buldum.
"GEREKTİĞİNDE BEHZAT'LA ÇATIŞAN VE GEREKTİĞİNDE ONA ARKA ÇIKAN BİR YOLDAŞ"
CANAN ERGÜDER- Esra
Savcı rolüne hazırlanmak için cinayet davalarına girmişsiniz. Nasıl davalardı bunlar, size neler kattı? Erkekler dünyasında kadın savcıyı oynamak zor mu?
Üç tane cinayet duruşmasına katıldım. Amacım oradaki cumhuriyet savcısını ve hakimleri aktifken izlemekti. Enformatif olmakla birlikte çok da duygusaldı. O mahkemeler, özellikle maktullerin aileleri için duygu dolu yerler. İnsanların yüzlerinde derin bir şiddet gördüm. Mahkeme adaleti sağlayamazsa, kendileri bu adaleti sağlamak adına gelmiş bir sürü insan. Sonra adliyede bir bayan cumhuriyet savcısı ile tanıştım. Kendisi 110 savcı arasında tek bayan savcıydı. Ben de ona aklıma gelebilecek her türlü soruyu sordum. Savcılık, bayanlar tarafından tercih edilmeyen bir meslekmiş: Çalışma saatleri ve şartlarından dolayı. Ama bunun yüzünden de savcı olmayı seçmiş bayanlar da bir o kadar azimli, gerektiğinde bir o kadar otoriter ve doğal olarak da biraz da idealist oluyor. Erkekler dünyasında kadın savcıyı 'oynamak' zor değil de 'olmak' sanırım zor olsa gerek. Bir bakıma da değil. Biz zaten Türk kadınları olarak her gün ataerkil bir toplumun içinde, 'erkekler dünyasında' yaşamaya ve bir şekilde savaş vermeye devam ediyoruz. Behzat Ç. de erkekler dünyasından gelmiş bir adamın hikayesi. Esra da onun ezberini bozan, gerektiğinde onunla çatışan ve gerektiğinde arka çıkan bir yoldaş.
"GÖNÜL BEHZAT'A HAYIR DİYEMİYOR"
PELİNSU PİR - Gönül
Gönül hariç bütün kadınlar Behzat Ç.'ye hayır diyor. Sizce Gönül, neden hayır diyemiyor bu arıza adama?
Aslında Gönül de arıza bakmayın... Bu konuda Behzat'la benzeşiyorlar, birbirlerinin karanlık yönlerini tamamlıyorlar. Neden hayır diyemiyor? İnanın eğer karşılıksız bir aşk yaşıyorsanız, hayır diyebilmek çok büyük bir lükstür, işte Gönül'ün böyle bir lüksü yok. O da çoğu zaman hayır diyebilmeyi, neden diye sormayı, ne zaman demeyi hatta "Beni seviyor musun?" diye sormayı çok istiyor ama alacağı ya da alamayacağı cevaplardan çok korkuyor. Behzat'ın hayatından tamamen çıkmasındansa, yarım yamalak da olsa bir yanıyla kalmasına razı oluyor. Neden hayır diyemiyor, çünkü onsuzluktan korkuyor...
Behzat Ç.'de kadın karakterlerin derinliksiz çizildiğine dair eleştiriler var. Senaryoyu okurken böyle bir hisse kapıldığınız oluyor mu?
Ayça Eren:
Şu an öyle görünüyor olabilir fakat zamanla her karakter daha iyi çözümlenecektir. Zaten diziyi Behzat'ın gözünden izliyoruz ağırlıklı olarak. Şu durumda seyirci de Behzat'la beraber tanıyacak kadın karakterlerin çoğunu.
Pelinsu Pir:
İlk başlarda hem senaryoyu okurken hem de karakteri yani Gönül'ü canlandırırken, evet, bu konudan biraz rahatsız oldum. Gönül kimdi, neden pavyonda çalışıyordu, Behzat'la nasıl tanıştı, pavyon dışındaki hayatında neler oluyor, kimi kimsesi yok mu vs... Bu sorular kafamı çokça meşgul etti. Fakat dizi ilerledikçe gördüm ki bu sorular ufacık detaylarla cevaplanmaya başlıyor. Bu diziyi özel kılan da zaten bu değil mı? Hiçbir konuyu abartmadan, kimsenin gözüne sokmadan ufacık detaylarla vermesi... Ama yine de sorular bitmez tabi ki. Ve ben de en az seyirciler kadar merakla bekliyorum cevapları.
Seda Bakan:
Kadın ya da erkek ayrımı yapıldığını düşünmüyorum. Ama zaten bu Behzat Ç.'nin hikayesi. Doğal olarak ön plandaki karakter erkek olunca insanlar böyle düşünüyor olabilir.
Canan Ergüder:
Hayır, bu hisse doğrusu kapılmıyorum. Hatta elimden geldiğince derinlik katmaya çalışarak oynuyorum. Yalnız, şöyle bir gerçek var.Bu dizide tek bir ana karakter. Diğer karekterlerin hepsi yan karekterler.Ama bu demek değilki, bu karekterler işlenmeyecek. Sadece biraz zaman gerekiyor onları daha iyi tanımak için.Senaryoda aslında Türk dizilerinde daha önceden görmediğimiz bir format uygulanıyor bence. Biz seyirci olarak özellikle kadın yan karakterleri Behzat Ç.'nin gözünden görüyoruz. Bence bunun önemli bir sebebi var. Behzat Ç. kadınlarla olan iletişimi. Ya da daha doğrusu iletişimsizliği. Şimdilik bu ilişkilerin derinine inilmedi. Ama bu bir dizi ve hepimiz de uzun soluklu olmasını istiyoruz. Yavaş yavaş, Behzat Ç.'nin psikolojisinin derinliklerine inerek bu ilişkileri ve bunlardan çıkarak karakterleri görmek daha anlamlı olacaktır.
Ayça Varlıer:
Bu bir polisiye dizisi ve neticede çok maskülen bir yapısı var. Altyapısı romana dayalı olduğu için sağlam;ama matematiği farklı olan bir senaryo tekniğiyle yazılıyor. Polisiye dizisi olduğu için doğal olarak ağırlık Behzat'a ve polis ekibindeki erkek karakterlere veriliyor. Her birinin hikayesi polisiye olayların ekseninde örgülendiği için hikayeleri birbiriyle bağlantılı hale geliyor. Behzat karakterinin kadınlarla ilgili büyük travmaları var.Aşık olduğu kadın onunla polis olduğu için evlenmemiş. Karısı onu başka biri için terk etmiş ve kızı intihar etmiş. Bağlanmaktan ve yakınlık kurmaktan çekinen bir anti kahraman. Belki de senaryoda kadın karakterlerin 3 boyutlu hale gelmesi biraz zaman alabilir. Behzat'ın etrafında olan kadın karakterlerinin hikayeleri detaylı işlenmiyor olsa da bence çıkan sonuç başarılı ve ilerki bölümlerde daha da iyi olacağına inanıyorum.
MİLLİYET SANAT / Emrah Serbes