Mutlu olduğum sürece üretkenim
Mutlu olduğum sürece üretkenim
Giriş Tarihi : 08.04.2013 - 11:00
Güncelleme Tarihi : 08.04.2013 - 11:00
“İffet” dizisinde arkadaşı İffet’in aşkını elinden kapan Betül, bir anda mazlum rolüne büründü, izleyicinin nefretini sevgiye dönüştürdü. Dizide bu sivri karaktere hayat veren Melike Güner, olayların kendisini bile şaşırttığını söylüyor. Ama yüzünde şaşkınlık ifadesi değil, rol aldığı ağır drama rağmen hiç silinmeyen bir gülümseme dikkat çekiyor. Çünkü o “mutluluktan besleniyor”...
* Kimse tarafından sevilmeyen Betül karakteri hamile kaldı, Cemil tarafından terk edildi ve mazlum durumuna düşüp sempati toplayıverdi. Ne oluyor Betül’ün hayatında?
- Betül, aşkı için gemileri yaktı, sonra pişman oldu. Aslına bakarsan çok bilindik bir hikaye... Birini mutsuz ederek mutlu olmaya çalışırsan, sen de mutsuz olursun.
* Betül bu çocuğu babasız büyütmeye kararlı mı?
- Günümüzde gerçek hayatta benzerleri var bu durumun. Kadınlar hamile kalıyor, sonra evleniyor. Bunu da hiçbir şekilde kınamıyorum. Zaten artık anne-babalarımızın döneminde yaşamıyoruz. O günler sadece izlediğimiz dizilerde kaldı. Günümüzde çocuk sahibi olmak ve ömrünü bir kadın ya da adamla geçirmek isteyen çok az. Öte yandan annelik kadına verilmiş bir hak ve bunu kullanmak da onun en doğal hakkı. Dizide bu konunun işlenmesinden dolayı mutluyum.
* Daha ne kadar dram, ne kadar mutsuzluk olabilir bir dizide? Var mı yaşananlardan ötesi?
- İnanın senaristlerimiz sizi ne kadar şaşırtıyorsa bizi de o kadar şaşırtıyor. Ben de ileriki bölümlerde neler olacak hiçbir şey bilmiyorum.
* İnsan her gün sete “Bu kez başıma ne gelecek acaba” diye gider mi?
- Gider. Abartmıyorum, hakikaten öyle. Bu durumdan rahatsız değilim ama. Bana da sürpriz oluyor.
BEN MUTLULUKTAN BESLENENLERDENİM
* Dizideki ağır dram sizi hiç etkilememiş. Kamera önünde değilken yüzünüz hep gülüyor.
- Hayatta iki tip insan olduğuna inanıyorum. Biri mutsuzluktan beslenenler, diğeri mutluluktan... Ben kesinlikle mutluluktan beslenenlerdenim. Sanatçı mutsuzken yaratır diyenlere katılmıyorum. Ben ne kadar mutluysam, o kadar üretken oluyorum ve çevreme de mutluluk veriyorum.
* Dizi setinde nasıl karşılanıyor bu mutluluk halleri?
- Onlara da enerji verdiğimi, dolayısıyla beni gördüklerinde mutlu olduklarını düşünüyorum.
* Anı yaşayalım diyenlerdensiniz siz...
- Kesinlikle.
* Peki önce yapıp sonra düşünenlerden misiniz, yoksa önce düşünüp sonra yapanlardan mı?
- Ben önce yapanlardanım galiba.
* Pişmanlık yaratıyor mu sonuçları peki?
- Bugüne kadar yaptıklarıma değil, yapmaya cesaret edemediklerime pişman olmuşumdur.
* Mesela?
- Aklıma çok belirgin bir örnek gelmiyor, içime oturan bir durum da yok. Ama yarının ne olacağını, ömrümün ne kadar olacağını biliyorum. Son günüm yarın olursa, yapmadıklarımdan pişmanlık duyarım. Bu yüzden hep yapmadıklarımı yapmaya çalışıyorum.
* Uzun vadeli planlar yapmak istemez misiniz?
- Yok... ışimin de etkisi var sanırım bunda, plan yapmayı sevmiyorum.
* Plansız yaşama taraftarı biri olarak hem dizi hem tiyatro sahnesine nasıl yetişiyorsunuz?
- ışten arta kalan zaman benim ve plan yapmak zorunda değilim.
“İNCİR REÇELİ”NİN BAŞARISI SÜRPRİZ OLDU
* Gelelim meşhur “İncir Reçeli” filmine... O film birçok büyük bütçeli filmi geride bıraktı, gençler arasında fenomen oldu. ılgiyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Güzel bir sürpriz, her sorana bunu söylüyorum. Temenni ettiğimiz ama tahmin etmediğimiz bir şekilde geri dönüş oldu. Üstelik ilk sinema filmimdi. Umarım devamı gelir.
* Rol arkadaşınız Halil Sezai, filmde “ısyan” şarkısını söyledi, sonra o şarkıyla patladı. “Vay be, adam yürüdü gitti” diye geçti mi aklınızdan?
- Herkes bilmez ama Sezai’nin kendi besteleri vardı. O dönemde albüm hazırlığındaydı da zaten. O yüzden “oyuncuydu, müzisyen oldu” demek haksızlık. ıkisini de profesyonel olarak götürüyordu.
* “İncir Reçeli”nin ardından “Labirent”te rol aldınız. Onun geri dönüşleri nasıl oldu size?
- “İncir Reçeli” kadar şiddetli değil tabii... Benim için çok güzel bir filmdi. O ekip içinde olmak, o filmde oynamak beni çok mutlu etti. Ama film hak ettiği değeri gişe anlamında pek bulamadı.
* Yan Etki ekibiyle birlikte “Cam Yapraklar” oyununu sahneye koyuyorsunuz bir yandan... Tiyatro nasıl gidiyor?
- Çok tatlı bir ekibimiz var. Küçük ekiplerin içinde olmayı seviyorum. Ne kadar çok insan varsa, çalışmak o kadar zorlaşıyor. Oyunumuz dört kişilik ve toplamda altı kişilik bir ekibiz. Büyük konuşmuş, “Bir süre tiyatro yapmam” demiştim, “Cam Yapraklar”ı sahneleyeceğimiz söylenince sözümü yuttum.
BİR YILDIR ALIŞVERİŞ YAPMIYORUM
* Nasıl bir kadın bir yıl alışveriş yapmadan durabilir peki?
- Alışveriş yapmak, mağazaya girip uzun uzun bir şeyler seçmek... Bunlar bana çok sıkıcı geliyor. Bundan bir yıl önce ihtiyaç olmadan alışveriş yapmama, dolabımdakiler eskimeden bir şey almamaya karar verdim. Eprimiş kotlarım, eski kazaklarım çok. Ama onlar daha bana aitmiş gibi geliyor. Ayrıca kılık kıyafete yok yere para harcamak müsriflik diye düşünüyorum.
* Gün geçtikçe anneme benziyorum diyor musunuz?
- Bu bilimsel bir gerçek! Bir gün hepimiz annemiz olacağız!
HEM KOKOŞ KADINIM HEM OĞLAN ÇOCUĞU
* Daha önce bir röportajınızda içinizde kokoş bir kadın olduğunu söylemişsiniz...
- Doğru... Önceden hayatta yapmam dediğim şeyleri artık yapmak istiyorum.
* Ne gibi?
- Eskiden hayatta kırmızı ruj sürmem derdim, gördüğün gibi bugün buraya kırmızı rujla geldim. Ama hâlâ rahatlığımdan taviz veremiyorum. Topuklu ayakkabı giymem mesela... Aslında o kokoş kadın da var içimde, haylaz bir oğlan çocuğu da... Kendimi sınırlamayı bıraktım.
Hürriyet
* Kimse tarafından sevilmeyen Betül karakteri hamile kaldı, Cemil tarafından terk edildi ve mazlum durumuna düşüp sempati toplayıverdi. Ne oluyor Betül’ün hayatında?
- Betül, aşkı için gemileri yaktı, sonra pişman oldu. Aslına bakarsan çok bilindik bir hikaye... Birini mutsuz ederek mutlu olmaya çalışırsan, sen de mutsuz olursun.
* Betül bu çocuğu babasız büyütmeye kararlı mı?
- Günümüzde gerçek hayatta benzerleri var bu durumun. Kadınlar hamile kalıyor, sonra evleniyor. Bunu da hiçbir şekilde kınamıyorum. Zaten artık anne-babalarımızın döneminde yaşamıyoruz. O günler sadece izlediğimiz dizilerde kaldı. Günümüzde çocuk sahibi olmak ve ömrünü bir kadın ya da adamla geçirmek isteyen çok az. Öte yandan annelik kadına verilmiş bir hak ve bunu kullanmak da onun en doğal hakkı. Dizide bu konunun işlenmesinden dolayı mutluyum.
* Daha ne kadar dram, ne kadar mutsuzluk olabilir bir dizide? Var mı yaşananlardan ötesi?
- İnanın senaristlerimiz sizi ne kadar şaşırtıyorsa bizi de o kadar şaşırtıyor. Ben de ileriki bölümlerde neler olacak hiçbir şey bilmiyorum.
* İnsan her gün sete “Bu kez başıma ne gelecek acaba” diye gider mi?
- Gider. Abartmıyorum, hakikaten öyle. Bu durumdan rahatsız değilim ama. Bana da sürpriz oluyor.
BEN MUTLULUKTAN BESLENENLERDENİM
* Dizideki ağır dram sizi hiç etkilememiş. Kamera önünde değilken yüzünüz hep gülüyor.
- Hayatta iki tip insan olduğuna inanıyorum. Biri mutsuzluktan beslenenler, diğeri mutluluktan... Ben kesinlikle mutluluktan beslenenlerdenim. Sanatçı mutsuzken yaratır diyenlere katılmıyorum. Ben ne kadar mutluysam, o kadar üretken oluyorum ve çevreme de mutluluk veriyorum.
* Dizi setinde nasıl karşılanıyor bu mutluluk halleri?
- Onlara da enerji verdiğimi, dolayısıyla beni gördüklerinde mutlu olduklarını düşünüyorum.
* Anı yaşayalım diyenlerdensiniz siz...
- Kesinlikle.
* Peki önce yapıp sonra düşünenlerden misiniz, yoksa önce düşünüp sonra yapanlardan mı?
- Ben önce yapanlardanım galiba.
* Pişmanlık yaratıyor mu sonuçları peki?
- Bugüne kadar yaptıklarıma değil, yapmaya cesaret edemediklerime pişman olmuşumdur.
* Mesela?
- Aklıma çok belirgin bir örnek gelmiyor, içime oturan bir durum da yok. Ama yarının ne olacağını, ömrümün ne kadar olacağını biliyorum. Son günüm yarın olursa, yapmadıklarımdan pişmanlık duyarım. Bu yüzden hep yapmadıklarımı yapmaya çalışıyorum.
* Uzun vadeli planlar yapmak istemez misiniz?
- Yok... ışimin de etkisi var sanırım bunda, plan yapmayı sevmiyorum.
* Plansız yaşama taraftarı biri olarak hem dizi hem tiyatro sahnesine nasıl yetişiyorsunuz?
- ışten arta kalan zaman benim ve plan yapmak zorunda değilim.
“İNCİR REÇELİ”NİN BAŞARISI SÜRPRİZ OLDU
* Gelelim meşhur “İncir Reçeli” filmine... O film birçok büyük bütçeli filmi geride bıraktı, gençler arasında fenomen oldu. ılgiyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Güzel bir sürpriz, her sorana bunu söylüyorum. Temenni ettiğimiz ama tahmin etmediğimiz bir şekilde geri dönüş oldu. Üstelik ilk sinema filmimdi. Umarım devamı gelir.
* Rol arkadaşınız Halil Sezai, filmde “ısyan” şarkısını söyledi, sonra o şarkıyla patladı. “Vay be, adam yürüdü gitti” diye geçti mi aklınızdan?
- Herkes bilmez ama Sezai’nin kendi besteleri vardı. O dönemde albüm hazırlığındaydı da zaten. O yüzden “oyuncuydu, müzisyen oldu” demek haksızlık. ıkisini de profesyonel olarak götürüyordu.
* “İncir Reçeli”nin ardından “Labirent”te rol aldınız. Onun geri dönüşleri nasıl oldu size?
- “İncir Reçeli” kadar şiddetli değil tabii... Benim için çok güzel bir filmdi. O ekip içinde olmak, o filmde oynamak beni çok mutlu etti. Ama film hak ettiği değeri gişe anlamında pek bulamadı.
* Yan Etki ekibiyle birlikte “Cam Yapraklar” oyununu sahneye koyuyorsunuz bir yandan... Tiyatro nasıl gidiyor?
- Çok tatlı bir ekibimiz var. Küçük ekiplerin içinde olmayı seviyorum. Ne kadar çok insan varsa, çalışmak o kadar zorlaşıyor. Oyunumuz dört kişilik ve toplamda altı kişilik bir ekibiz. Büyük konuşmuş, “Bir süre tiyatro yapmam” demiştim, “Cam Yapraklar”ı sahneleyeceğimiz söylenince sözümü yuttum.
BİR YILDIR ALIŞVERİŞ YAPMIYORUM
* Nasıl bir kadın bir yıl alışveriş yapmadan durabilir peki?
- Alışveriş yapmak, mağazaya girip uzun uzun bir şeyler seçmek... Bunlar bana çok sıkıcı geliyor. Bundan bir yıl önce ihtiyaç olmadan alışveriş yapmama, dolabımdakiler eskimeden bir şey almamaya karar verdim. Eprimiş kotlarım, eski kazaklarım çok. Ama onlar daha bana aitmiş gibi geliyor. Ayrıca kılık kıyafete yok yere para harcamak müsriflik diye düşünüyorum.
* Gün geçtikçe anneme benziyorum diyor musunuz?
- Bu bilimsel bir gerçek! Bir gün hepimiz annemiz olacağız!
HEM KOKOŞ KADINIM HEM OĞLAN ÇOCUĞU
* Daha önce bir röportajınızda içinizde kokoş bir kadın olduğunu söylemişsiniz...
- Doğru... Önceden hayatta yapmam dediğim şeyleri artık yapmak istiyorum.
* Ne gibi?
- Eskiden hayatta kırmızı ruj sürmem derdim, gördüğün gibi bugün buraya kırmızı rujla geldim. Ama hâlâ rahatlığımdan taviz veremiyorum. Topuklu ayakkabı giymem mesela... Aslında o kokoş kadın da var içimde, haylaz bir oğlan çocuğu da... Kendimi sınırlamayı bıraktım.
Hürriyet