Bir de çengel bulmacada çıkarsak tamamdır!

Bir de çengel bulmacada çıkarsak tamamdır!
Giriş Tarihi : 08.04.2013 - 11:00
Güncelleme Tarihi : 08.04.2013 - 11:00
Bir de çengel bulmacada çıkarsak tamamdır!


Oyunculuk sektörünü konu alan televizyon dizisi 'İşler Güçler' yeni fenomenlerden. Çıkışlarını 'Çalgı Çengi' adlı komedi filmi ile yapan Ahmet Kural ve Murat Cemcir'e Sadi Celil Cengiz'in de eklenmesiyle oluşan ve hızla beğeni toplayan üçlüyle, sırlarını çözmek üzere buluştuk...

Altı günde 30 bin lira bütçeyle film çektiler. Sinemada 60 bin kişi izledi, film internete kondu; iki milyona yakın tık aldı. Çoktan anladınız, Ahmet Kural ve Murat Cemcir’in başrolünü paylaştığı ‘Çalgı Çengi’den bahsediyoruz. İkiliye ‘Leyla ile Mecnun’dan tanıdığımız Sadi Celil Cengiz dahil oldu, ortaya ‘İşler Güçler’ fenomeni çıktı. Her perşembe Star’da yayımlanan, Selçuk Aydemir’in yazıp yönettiği dizide kendilerini canlandıran ve isimlerini ‘ödünç veren’ oyuncular şu ara herkesin dilinde. Kaşık yutma- muayene, üç kapılı araba ve Yalan Dünya sahneleriyle sektöre yeni bir anlayış getiren Kural, Cemcir ve Cengiz’i yakından tanıyalım dedik.

‘İşler Güçler’, sektöre çölde vaha gibi girdi. Niye bu kadar tuttu sizce?
Ahmet Kural: Diziyi Selçuk Aydemir yazıp yönetiyor. Murat’ın, Sadi’nin, Selçuk’un ve benim mizah anlayışımız aynı. Elektriğimiz tuttuğğu için de keyifli bir sonuç çıkıyor.
Murat Cemcir: Dizi sektöründe senaristler senaryolarına kutsal kitapmış gibi davranır fakat komedi, senaryoyu ne kadar yazarsanız yazın oyuncunun var edebileceği bir şeydir, doğaçlamaya çok açıktır. Senaryoyu ezberleyin, sette yine o an anlık bir espri çıkar. Bu espriyi de karşıdaki oyuncunun geliştirmesi gerekir. Aramızda sık paslaşıyoruz. Böyle olunca ortaya eğlenceli bir sonuç çıkıyor.

Henüz üç bölüm yayımlandı fakat Ekşisözlük’te neredeyse 70 sayfa entry girilmiş bile. Neler oluyor?
Murat C.: Varlığımızla, ruhumuzla oradayız. Bunun karşılığının olmaması doğanın ve insanlığın diyalektiğe ters düşerdi. Öyle garip bir ülkeyiz ki sürekli bir sıkıntı hali var. 25 milyon insan her akşam televizyon izliyor ve her akşam şu duyguyla eve geliyor: Yarın kirayı yatıracağım, öbür gün bilmem neyi, yoksa savaş mı çıkacak? İnsanlar bu sıkıntıları yaşarken birilerinin onları mutlu etmesi gerekiyor, biz de buna talibiz. Kısacası sizi güldürmek için bir araya geldik.

İkinci bölümde havuzlardaki yunusları işlemiştiniz… Mizah sahnesiydi ama yunusların özgürlüklerinin ellerinden alındığını net bir şekilde anlattınız ki bu çoğu insanın kabul etmeyi reddettiği bir gerçek...
Murat C.: Evet, gerçekten yunusların günde 300 mil yüzmesi gerekiyor. Siz onu bir havuza kapatıp, “Atla bakalım” dediğinizde hayvan onu yapacak, başka şansı yok ki. Durumu anlatıp bir de olması gerekeni söylediğimizde sosyal olarak sorumluluğumuzu yerine getirmiş oluyoruz, vicdanen rahatız.
Sadi Celil Cengiz: Bir şeyi anlatmanın binbir türlü yolu var ya, tarih bize gösterdi ki bunun en etkili yolu mizah. Biz de bunun parçasıyız ve o anlamda kendimizi güçlü hissediyoruz.
Ahmet K.: Zaten gerçeklik üzerine bir dizi yapıyoruz. Kendi adlarımızı ödünç veriyoruz en başta. İnsanlar bunun üzerinden bazı şeylerin gerçek olup olmadığını anlayabiliyor. Gerçeklikle mizahı ayırmak lazım. Gerçek hayatında komik bir şeyi ama acı bir gerçeği sunuyorsun, bununla dalga geçiyorsun. İnsanlar da sen kendinle dalga geçiyorsun diye gülüyor. Daha önce yaptığımız işleri burada ti’ye almamız ve aslında sektörün ne kadar yanlış yöne gittiğini, oyunculara nasıl davranıldığını, setteki insanlara ne kadar acı çektirildiğini, dizilerin 120 değil 45 dakika olması gerektiğini gösteriyoruz. Bunu gösterirken altını mizahla besliyoruz.
Murat: Hani ‘Kral çıplak!’ diyen çocuklar var ya, işte biz onlarız. İnşallah kral bizi dövmez!

Mottonuz, ‘Modern muzip yalanlar’… Sizden bu kritere uygun birer yalan alayım…
Murat C.: Bazen birini yanlışlıkla aradığımda, yanlışlıkla aradığımı söyleyemem ve “Canım dün gece seni rüyamda gördüm, naaapıyosun yaa’’ diye bir laf çıkar ağzımdan.
Ahmet K.: Benim en sık söylediğim yalan, “Abi şu an setteyim, seni sonra arayayım mı?” Çok konforlu bir yalan bu ve ayrıca hakikaten günde 15 saat setteyiz. Ayrıca karakterden çıkamadığımız için biz, eve gittiğimizde de setteyiz. (Topluca gülüşmeler)
Sadi C.C: Biri sizi aradığında eğer telefonunuzda kayıtlı değilse onu tanımakta zorlanırsınız. Bununla ilgili en sık söylenen yalan da “Telefonumu kaybettim, bütün numaralar gitti”dir. Ben hakikaten çok sık telefonumu kaybediyorum. Ve karşı taraf da inanmıyor artık. Bu yüzden epey sıkıntı yaşıyorum.

Üç başrol karakterin kariyerleri hakkında bazı gerçekleri kabullenememe hali var. Dolayısıyla ‘Hayalperestlerin gerçekle imtihanı’ söz konusu diyebilir miyiz?
Ahmet K.: Çok fena deriz hem de. Aha da manşet!
Murat C.: Bir hayal kurarsın, zaman geçtikçe görürsün ki aynı hayale inanmış başka birileri de var. Bunu anladığın noktada bir gerçeklik vardır. Bu gerçekliğin üzerine gittiğin zaman senin dediğin gibi ‘hayalperestlerin gerçekle imtihanı’ oluyor. Hayallerimizi gerçek bir mecrada gerçek kılmaya çalışıyoruz. Sizin kurduğunuz hayaller ev, araba gibi şeylerse o hayallere ulaşıp ulaşmayacağınızı sosyal statünüz belirler. Ama hayaliniz sadece hikâye anlatmaksa o zaman bu sadece sizin kendi becerinize bağlıdır, ne kadar rasyonel olduğunuz ve kendinizi ne kadar eleştirdiğinizle alakalıdır. Bunlarla ilgili kendinizi eğittiğiniz noktada o hayaller gerçek olmak zorunda.


Dizide hayalle gerçeğin karıştığı noktada, muzip yalanlar devreye giriyor. Ne olacak bu insanın kendine yalan söyleme hali?
Ahmet K.: Kendini her zaman sevemiyorsun ya, işte o zaman bu durumu yalanlarla kapatıyorsun.
Murat C.: Hayatla çok inatlaşmamak gerekiyor. İnatlaşırsanız hayat sizi döver. Dolayısıyla dayak yememek için zaman zaman kendinizi, çevrenizi rahatlatmak için yalanlar söylemek durumunda kalıyorsunuz ama bu yalanların size ve çevrenize zarar vermemesi gerekiyor.
Sadi: İnsan içgüdüsel olarak kendini ayakta tutmak istediğinden kendini arada ufak tefek yalanlarla motive edebilir. Ama bir yalana inanıp bütün hayatını da o yalan üzerine kurgularsa sonunda hayal kırıklığına uğrar.

‘İşler Güçler’de kendinizi oynuyorsunuz ama mutlaka farklar var. Olduğunuzdan çok farklı resmedildiğiniz sahneler var mı?
Ahmet K.: Mesela Murat çay içerken kaşık yutmadı hiçbir zaman.

Eminim dünyada çayı fondip yaparken kaşık yutan biri illa vardır...
Murat C.: Araştırdım ben, Çin’de bir adam 50 sene önce çorba kaşığı, Polonya’da bir kadın 78 parça çatal – bıçak takımı yutmuş. Çayı fondip yaparken kaşık yutma sahnesi absürd gibi duruyor ama değil işte. Sadece gerçeküstü diyebiliriz.

Hep böyle komediyle mi gitmek istiyorsunuz peki, aşiret ağası olacak mı içinizden biri?
Ahmet K.: Sadi olamaz bu tipiyle…
Murat C.: Aktör adam her şeyi yapar!
Sadi C.C.: Her an her şey olabilir!

Peki ne zaman ‘Bu iş oldu’ dediniz?
Ahmet K.: Ankara’da ‘Çalgı Çengi’ tişörtlerinin basıldığını öğrendiğimizde “Bu iş oldu aga!” dedik. Bir de çengel bulmacada çıkarsak tamamdır.
Murat C.: Korsan filmciler sıkıştırmaya başladı; filmin ikincisine 50 bin veririz dediler. “Haa” dedik, “En kötü korsandan yaparız bu işi.” (Gülüyor)
Ahmet K.: Şaka bir yana, hepsini dövdük. Zamanı gelince filmin ikincisi de çekilecek. Senaryo hazır…

Son olarak oyuncu olmadan ne iş yapıyordunuz, hayaliniz neydi?
Ahmet K: Kütahya’da doğdum ama köken Ankara. Barboy, beachboy olarak çalıştım, sonra üniversitede sinema televizyon okudum. Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde oyunculuk eğitimi aldım. Hayalim oyunculuktu, hep bunu istedim.
Murat C.: Aslen Gürcüyüm ama Tokat Niksar’da doğdum. Fındık sattım, paçacılık, barmenlik, garsonluk yaptım. Meslek yüksekokulunda iki yıl otomotiv okudum. Batsanız da çıksanız da hayat, ona sarıldığınızda yaşama içgüdüsüyle hayallerinizin ve emeğinizin karşılığını veriyor. Cefa çekmeden sefa sürmeniz olanak dışı. Bunu bilerek yaşadığınız zaman başaramayacağınız hiçbir şey yok. Bak şimdi karşındayım.
Sadi C. C.: Samsun Çarşambalıyım. Garsonluk yaptım, gömlek filan sattım ama benim hayalim çocukluğumdan beri bir film yazıp oynamaktı. Lise sonda tiyatro yapmaya başladım. İstanbul’a gelip oyunculuk yaptım, çocuk tiyatrolarında oynadım. Kısa filmlerde oynamaya başladım, kısa filmler çektim. Uzun metrajlı bir filmin setinde çalıştım, orada gördüğüm manzara hoşuma gitmedi ve bu aşamalardan geçerek bu işi yapamayacağıma inandım. KPSS’yi kazanıp gümrük memuru oldum ama oyunculuk için istifa ettim. ‘İşler Güçler’in reytingi iyi geldi diye geçen hafta sonundaki KPSS’ye girmekten vazgeçtim. Ama seyirci bizi izlemezse memurluğa döneceğim...

Radikal