Toprak ile Fidan'ın Başrolü Hazal Adıyaman Karakteri ile İlgili Konuştu
1) Televizyona Star TV ile güzel bir geri dönüş yaptınız. Toprak İle Fidan projesini özel kılan ne oldu sizin için?
- Evet bir süredir projelere daha kısa süreli dahil oluyordum, Toprak ile Fidan benim için şahane bir dönüş oldu. Netleştiğinden beri dinmek bilmeyen bir heyecanım var. Öncelikle, A’dan Z’ye özenle hazırlanılmış, ilmek ilmek işlenmiş bir hikayenin içerisindeyim. İşin daha en başında, görüşme sürecinde, Fidan’ı, onun hikayesini, geçmişini, günümüzü dinlerken, bir baktım ki, daha o masada Fidan’ı sevmiş, kendimi Fidan’a hayat verirken hayal etmeye başlamışım bile! Böyle olması çok çok kıymetli tabiki. Her zaman bu kadar akışında olmayabiliyor. Olduğu zamansa dört gözle seti bekler oluyorsunuz. Sonra yayını, sonra tepkileri… Hala heyecanım çok yüksek anlayacağınız!
2) Dizide Fidan karakterine hayat veriyorsunuz. Çok merhametli ve anaç oluşuyla herkesin gönlüne şimdiden taht kurdu. Peki karakterinizi bir de sizden dinlesek ?
-Ah Fidan’cım… Dedim ya, Fidan beni de ilk dakikadan tavladı. Sarıp sarmalamak istiyorum Fidan’ı, başını koyacağı omuz olmak istiyorum, öyle bir insan Fidan. Çok kırılgan, çok da güçlü. Evladını ve hayatının aşkını aynı anda kaybetmiş, daha ne kaybetsin bu kadın, daha ne kadar yıkılsın… Her şeye rağmen kalbi o kadar yumuşak, o kadar kocaman ki bir ucundan tutuyor hayatın. Kendinden geçmiş, fakat önce babası, sonra sevdikleri için güçlü kalabilmiş, yaşadığı acıyı da hep içinde yaşamış, onun için sevdikleri hep kendinden önce gelmiş. Bana sorarsanız o oğluna ve kocasına kavuşacağı günü beklemiş, hasretle, sabırla. Bu esnada da hayatın onu sürüklediği yerde ayakta durmaya çabalamış. “Ölüm bizi ayırana dek”ten, “ölüm bizi birleştirene dek”e dönmüş onun içindeki duygu. Hayattan vazgeçmemiş, ama kendi için değil. Toprak ve Burak’ın hayatına girmesiyle birlikte de, ölmüş bir bitkinin yeniden yeşermesi gibi yeşeriyor Fidan, farkında bile olmadan. Biz de tabiki çiçek açacağı günleri bekliyoruz heyecanla.
3) Set ortamınız nasıl? Set aralarını nasıl değerlendiyorsunuz?
-Aslında genel olarak yoğun çalışıyoruz gün içerisinde. Ki bu durum kadar normal bir şey yok. Yoğun çalışmayı da severim, daha konsantre, daha verimli çalışırım kendi adıma, genelde sahne aralarındaki küçük molalar yeterli olur. Ekibimiz olsun, oyuncu arkadaşlarım olsun, çalıştığım süre zarfında aralarında olduğum insanlardan çok mutluyum. Genelde herkes bunu söyler ama çok samimi şekilde şunu söyleyebilirim, bir kişinin dahi farklı olmasını istemezdim. Haliyle set araları yine kendi içimizde, sohbet muhabbetle geçiyor. Ne şanslıyız ki ekibimizdeki herkes işini seven, hikayeye gönülden inanmış, bu işe de dört elle sarılmış, çok değerli, pırıl pırıl insanlar. Hayatındaki herkesten çok, beraber çalıştığın insanları gördüğün bir meslekte, iş arkadaşlarını gerçekten sevmek çok kıymetli. Partner konusunda zaten çok ama çok şanslıyım, Osman müthiş bir insan. Onunla her sahne çok keyifli. Sahne harici ise, çok hızlı bir şekilde “iyi ki” dediğim bir dost oluverdi benim için.
4) Çekerken çok etkilendiğin, hiç unutamadığın bir sahne oldu mu?
-Dizinin açılışı olan, kaza sonrası Fidan’ın kıyıda balıkçı tarafından bulunduğu, kendine geldiğinde kazayı hatırladığı ve dehşet içerisinde kocasını ve bebeğini aradığı sahne duygusal olarak çok etkileyiciydi. Senaryoyu elime aldığım an itibariyle o sahnenin nasıl olacağı konusunda merak içerisindeydim. Tabi bu tip sahneler fiziksel olarak da zorlayıcı olabiliyor. Fakat endişem daha çok sahnenin duygusuyla alakalıydı. İlk tanıtımımızın da bu sahneyle olması benim için sürpriz oldu. Aslında Fidan’ın, Fidan’dan beklenmeyecek çıkışları, tepkileri var benim adıma çok etkileyici ve şaşırtıcı olan. Spoiler vermemek adına şu aşamada anlatamayacağım, içimde yer eden sahneler çok.
5) Nasıl dönüşler aldınız diziyle ilgili? Haftanın 5 günü yayında olmak nasıl bir duygu?
-Dönüşler harika! Gerek sosyal medyadan, gerek yakın çevremden aldığım yorumlardan çok mutluyum. Yürekten inanarak çalışıyor, yaşatıyoruz elimizden geldiğince, insanların da bunu keyifle takip ediyor olması, sonraki bölüme dair merak duyması, sorular sorması tabiki çok mutlu ediyor. İnsanlar Toprak ile Fidan’ın hikayesini sevdi, bunu hissetmek çok güzel. 5 gün yayında olmak da bence çok zinde tutan bir durum. Daha hızlı bir akış, aynı zamanda daha hızlı bir takip söz konusu. Oyuncu olarak kendimizi gözlemlemek geliştirmek adına çok verimli bence. Hem tanıdıklarımdan bölüm sonunda heyecan içerisinde gelen “Burada bitirilir mi” gibi yorumlara “Çok sabretmene gerek yok, devamı yarın!” diyebiliyorum.
6) İş hayatına erken yaşlarda atılmışsınız. Oyunculuk maceranız nasıl başladı? Sizin için çocukluk aşkı mıydı?
-Sanırım benim oyunculuk serüvenim biraz daha farklı. Çocukluk aşkı olduğunu söyleyemeyeceğim, oyunculuk yapacağımı da kendimi sette bulana kadar düşünmüyordum açıkçası! Fizik Bölümü mezunuyum, son senemde staj yapıp mezun olduğum gibi de kendi alanımda çalışmaya başladım aslında. Toplamda 1 senelik bir sürecin ardından o alanda çalışmak istemediğime karar verip, sonrasında ne yapacağıma dair biraz plansız bir şekilde işimi bıraktım. Her zaman çizimle çok ilgiliydim ve o süreci bir eğitim alarak geçirmeye karar vererek Moda Tasarımı kursuna başladım. Bir yandan kursa giderken bir yandan da ek bir gelir olur belki düşüncesiyle ajansa yazılmıştım. Kendimi ilk işim olan Muhteşem Yüzyıl gibi bir dizinin setinde bulacağıma dair en ufak bir fikrim yoktu! Bir yandan kursu bitirdim, bir yandan o sene boyunca oyunculuğu deneyimledim, sette işlerin nasıl yürüdüğünü öğrendim. Oldukça şanslı başladığımı söyleyebiliriz. Benimki çocukluk aşkından ziyade, yıldırım aşkı gibi bir şeydi daha çok yani. Herhangi bir şeyin beni bu kadar heyecanlandırabileceğini düşünmezdim. Sonrasında zaten başka bir iş yapmayı hiç istemedim.
7) Set dışında neler yapmaktan hoşlanıyorsunuz? Size ne ilham veriyor?
-Ben çok evci bir tipim. Tabiki herkes gibi dışarı çıkıp vakit geçirmeyi de seviyorum, fakat yalnız kaldığım zaman dilimi çok ihtiyaç duyduğum bir şey. Yalnız başıma çok verimli vakit geçirebiliyorum, kendimce tabi. Yeri geliyor saatlerce çizim yapmaya kaptırıyorum, çeşit çeşit de denemelerim oldu, kara kalem, yağlı boya, akrilik, dijital çizim, pek çok şey denedim, hepsinden de ayrı bir keyif aldım. Bu proje öncesindeki süreçte 3d tasarımlara, animasyonlara merak sarmıştım, biraz maymun iştahlılık da var sanırım :) Bazen piyano başında deviriyorum saatleri, bazen bilgisayar başında bir şeyler yazarken buluyorum kendimi, bazen okurken... Bir şekilde ucundan kıyısından da olsa hep sanata dair benim verim aldığım, şarj olduğum şeyler. Bunlarla uğraşmak daha mutlu bir insan olmamı sağlıyor.
8) Eklemek istedikleriniz?
- Röportaj için çok teşekkür ederim, hikayemiz ilerledikçe daha detaylı sohbetler edebilmek dileğiyle! İzleyicilerimize de çok sevgiler, değerli yorumları için çok teşekkürler etmiş olayım sizin aracılığınızla..